21 Kasım 2010 Pazar

Tim Roth

Birkaç gündür sevdiğim kült filmlerden bazılarını yeniden izliyorum. Dün akşam Pulp Fiction benimle idi, birazdan da Reservoir Dogs'ile devam edeceğim. Tim Roth'un Pulp Fiction'da rol aldığını tamamen unutmuşum, dün ilk sahne başlar başlamaz kendi kendime bir sevinç ve takiben de bir şaşkınlık yaşadım. "Pulp Fiction'da Hollywood'un bin tane ünlü artisti vardı, hangisini diyorsun ki yahu?" diyenler, onu -izliyorlarsa eğer- şu sıralar benim de severek takip ettiğim ve beden diline dair bir şeyler kapmaya çalıştığım Lie To Me' dizisinin başrolünden tanıyorlar, Dr. Lightman'dan söz ediyorum. Eğer henüz izlemediyseniz, Lie To Me'yi şiddetle tavsiye ederim ayrıca.

Okumayı burada bırakabilirsiniz, çünkü birazdan yapacağım değerlendirmenin kalitesi hakkında garanti veremiyorum, zira mesleğimin, sinema ve oyunculuk eleştirmenliği ile yakından uzaktan bir alakası yok. :)

Boş beleş tespitim:
Bir sahne sanatçısının oyunculuğunu değerlendirmedeki kriterler ne ola ki? sorusunu benim de bulunduğum bir mecliste ortaya atsak, şüphesiz bir çok husus sayılıp dökülecektir ve birazdan bahsedeceğim noktada, birileri bana muhalefet olacaktır. Ama bir dinleyin az bak, açıklayabilirim :). Aradığımız kriterlerden biri olduğunu düşündüğümüz "oyuncunun kendisini geliştirmesi" konusuna geldik diyelim. Kendini geliştirmenin tanımını kimileri "oyuncunun kendine ve oyunculuğuna sürekli olarak yeni şeyler katabilmesi, yerinde saymaması, çağın çizgisini yakalayabilmesi" ile "diksiyon, sahneye hakimiyeti (ve benim bilmediğim) benzeri teknik konularda sürekli bir iyileştirmeyi amaçlaması" gibi düşünceleri savunacaklardır şüphesiz. Ama benim Tim Roth'da dikkatimi çeken ve üzerinde durmak istediğim nokta, belki de bu sayılanlardan bazılarının mutlak doğrular olmayabileceği tezini savunur nitelikte.

Pulp Fiction'ın ilk sahnesinde Tim bizi, bir restoranda kız arkadaşı olduğunu düşündüğümüz bir kadın ile sohbet eder halde karşılar. Birazdan spontane olarak bu restorana gerçekleştirecekleri soygun fikrinden bahsetmektedirler. (Lie To Me'yi aşağı yukarı her hafta izlediğimden, Tim Roth'un ortaya koyduğu güncel performanstan ve oyunculuğunun geldiği noktadan da haberdardarım bu arada.) Restaronda terör estirmeye başlamalarından önceki diyaloglarını pür dikkat dinliyorum ve bu arada oyuncumuzun hal ve hareketlerine, vucudunu kullanışına, aksanına, tonlamalarına, aşağıda görebileceğiniz gözlerini kısarak ki o bakışına, kendini koltukta bir arkaya bir öne atışına, önemli birşey söyleyeceği zaman karşısındakine yaklaşmasına ve buna benzer birçok noktada Lie To Me'deki performansı ile bu sahne arasındaki benzerlikler yakalıyorum.

Pulp Fiction'ın çekildiği 94 yılından bu yana on altı yıl geçmiş ve  bence bu adamın o vakitler bugüne kıyasla iki fark saçlarındaki röfle ve gözlerinin etrafında o zamanlar henüz oluşmamış olan kırışıklıklar. Nasıl olup da çizgisini böyle korumuş şaştım kaldım doğrusu, seneler bu adamı dondurmuş sanki. Gençken de kaliteli bir oyuncuymuş ve seneler geçtikçe tadından yenmez bir hale gelmiş resmen. İnsan hiç mi başka oyunculardan/oyunculuklardan etkilenmez, zaman içerisinde hiç mi farklı bir yöne kaymaz, o İngiliz aksanı hiç mi değişmez arkadaş? Sanki, sinemanın hizmetine sunacağı karekterin temellerini otuz üç yaşındayken atmış ve yarattığı karakterin şahsına münhasır az önce sıraladığım o özellikleri üzerinde çalışıp, onları keyifle izlediğimiz bugünkü hallerine getirmiş. Şimdi yazarken düşündüm de belki de oyuncu Tim Roth ile gerçek Tim Roth birbirine çok benziyordur, bu sayede çok kasmaya gerek kalmadan yarattığı karakteri benzer bir çizgide devam ettirebiliyordur.

Diyeceğim odur ki, tutarlılık ve oyuncuya has yaratımları muhafaza etmek ile de iyi bir oyuncu olunabileceğini bize gösterir Tim Roth. Severek takip ediyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...