9 Kasım 2010 Salı

Khalil Gibran

Khalil Gibran (1883-1931) dünyada en çok okunan Arap yazar. Hayatta insanların tavsiyeye belki de en çok ihtiyaç duydukları "evlilik, çocuklar, çalışma hayatı, arkadaşlık, zaman, din" ve benzeri birçok konu hakkındaki yazılarını topladığı "The Prophet" isimli kitabı kırktan fazla dile çevrilmiş ve yazarının ününü on iki yaşından, karaciğer kanserinden hayata gözlerini kapayacağı kırk sekiz yaşına kadar yaşayacağı Amerika başta olmak üzere, birçok ülkeye yaymış. Eserlerinde Hristiyanlık ile İslam dini arasında bir köprü kurmaya çalışmış (diyorlar) ve henüz göz gezdirebildiğim birkaç eserinde bence bunu başarabilmiş olduğunu düşünüyorum. Hatta dünyevi tartışmaları ve kaygıları, sözkonusu iki dinin yozlaştırılmamış dogmalarını eş zamanlı olarak içerisinde barındıran, genelgeçer doğrular ve sosyal tutumları tanımladığı bir üst seviyeye taşımış. Ayrıca pek az kişi tarafından bilinse de resim alanında da çalışmaları mevcutmuş. Doğduğu şehir olan Lübnan'da, New York'taki mobilyalarının, kişisel kütüphanesinin, orijinal el yazmalarının ve tabloların bulunduğu kendi adını taşıyan bir müze var(mış). Yazarın en ünlü eserlerine ve biyografisine ulaşabileceğiniz bir site için buradan buyurun. "Prophet" adlı kitabında yer alan "Vermek" isimli şiirini buraya aktarabildiğim için çok mutluyum. Sindirerek okumak gerek. (Yanılmıyorsam birçok eserini İngilizce olarak kaleme almış, ki aşağıdaki şiirin de orijinali İngilizce sanırsam. Yukarıdaki bahsettiğim siteden görülebilir.) Tez zamanda kitaplarını edinmek istediğim bir yazardır aynı zamanda.
sonra, varlikli bir adam konustu: "bize vermekten bahset."

ve o cevap verdi:



"sahip olduklarınızdan verdiginizde,
çok az sey vermis olursunuz;

gerçek veriş, kendinizden vermektir.

çünkü sahip olduklariniz, yarin ihtiyaciniz olabilir
diye saklayip korudugunuz seylerden ibaret degil mi?

ve yarin, kutsal sehre giden hacilari takip ederken, kemiklerini,
iz birakmayan kumlara gömen fazla uyanik bir köpege ne getirebilir?

ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan baska birsey degil midir?

kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
tatmin olamayan bir susuzluğa işaret etmez mi?

çok fazla seye sahip olup, çok az verenler, bunu
gösteris isteyen gizli arzulari için yaparlar,
ki bu da armaganlarini yararsiz kilar.

ve bazilari vardir ki, çok az seye sahiptirler ve hepsini verirler.
bunlar hayata ve hayatin definesine inananlardir,
ve kasalari hiç bos kalmaz.

bazilari sevinçle verirler, bu sevinç onlarin ödülüdür.

bazilari ise istirap içinde verirler ve bu aci onlarin vaftizidir.

ve bazilari vardir ki, ne vermenin acisini hissederler,
ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düsüncesi tasirlar;

onlar, su vadideki mersin agacinin kokusunu salisi gibi verirler.

böyle kisilerin ellerinde tanri dile gelir ve
onlarin gözlerinden tanri, dünyaya gülümser.

istendigi zaman vermek güzel bir davranis olabilir; fakat
istenmeden, ihtiyaci hissederek vermek çok daha anlamlidir.

ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
veriş olayindan daha fazla sevinç getirir.

vermekten alikoyacaginiz herhangi bir sey olabilir mi?

sahip oldugunuz her sey bir gün verilecektir.

öyleyse simdi verin ve vermenin hazzini
mirasçilariniz degil siz yasayin..

çogunlukla söyle dersiniz:
'verecegim, ama hak edeni bulabilirsem.'

ne koruluktaki meyve agaçlari böyle düsünür,
ne de çayirdaki sürüler.

onlar, saklandiginda çürüyecek olani, yasayabilsin diye verirler.

herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
bir kisi, sizden gelebilecek seyleri de hak eder.

ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmis bir insan,
sizin küçük irmaginizdan da bir bardak su alabilir.

faydasindan öte, kabul etmenin gerektirdigi cesaretten ve
güvenden daha büyük bir deger var midir?

ve siz kim oluyorsunuz da, onlarin gögüslerini yirtarak
gururlarini korunmasizca ortaya seriyor, sonra da
onlarin degerlerini örtüsüz ve gururlarini
utanmasiz olarak degerlendiriyorsunuz?

önce kendinizi vermeye hak kazanmis ve
verme olayinda bir araci olarak görün.

çünkü gerçekte herseyi veren hayattir
ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediginizde,
sadece bir tanik oldugunuzu unutuyorsunuz.

ve siz alicilar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize
ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
hiç bir minnet hissi tasimayin.

bunun yerine, armaganlari kanat yaparak,
verenle beraber yükselin;

çünkü borcunuzu gereginden fazla abartmak,
annesi özgür yürekli dünya,
babasi evren olan cömertlik olgusundan
şüphe etmek demektir..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...