Blog sahibi olmak düşündüğümden daha da zormuş. Bir kere insanın üzerine bir nevi sorumluluk duygusu biniveriyor (ya da en azından bana öyle oldu). Sonra gün içerisinde sağda solda ilginç şeyler görünce bunları hemen bloga aktarmak için yanıp tutuşmaya başlıyorum ama ne yazık ki insanın buna her an vakit olamayabiliyor. Bu da biraz huzursuz ediyor beni açıkçası. İlginç de bir yol tutturdum kendi aklımca. Burada neler hakkında yazmak istediğimden bahsederek kendi kendime bir çeşit emrivaki yapıyorum . Bunlardan birine örnek teşkil etmesi açısından: Bir kaç gün sonra Türkiye'ye gideceğim, iki sene önce bir 10 Ekim günü ayrılmıştım güzel şehrimden, şimdi yine bir 10 Ekim'de şehrimi görmeye gidiyorum. Yeni de bir projem var: "Son iki yılımı kapsayan bir Almanak yazmak" Hoş, almanaklar -bildiğim kadarı ile- genelde bir yılı kapsar ama benimki de iki yıllık oluversin.
Karakterim gereği, başladığım işleri bitirme eğilimindeyimdir, bir de bazen o kadar ince eleyip sık dokuyorum ki, elimdeki iş bitmek bilmiyor. Biraz ukalaca olacak belki ama altına imzamı attığım birşeyin içime sinmemesi en nefret ettiğim şeylerden biri. İyi veya kötü olması o kadar önemli değil de işte eğer içime sinmezse hiç olmasın daha iyi diyorum. Böyle olunca tabi, yani insan kendine (kendi gözünde) kusursuz birşeyi (kusursuz birşey olmaz ya neyse) hedef olarak koyunca, o işe başlamak bile başlı başına bir mesela haline geilyor. Hal böyle olunca, birçok şeyler erteleniyor da erteleniyor. Ama ben bugün bunların aksini ispat edecek birşey yaptım! Uzun zamandır bir defter sahibi olmak istiyordum ve bugün bunu başardım. Bir defter almaktan aciz biri olduğum sanılmasın, deftere yazılacaklar yüzünden kolay değildi almak. Bendeniz öyle pek bir sefa pezevengi karaktere sahip değilimdir, hatta şöyle bir yayılıp rahatladığımı hissedince paniğe bile kapılırım. Bu durumun saçmalığını fark ettiğim günden beri, hayatın içindeki detayları ve güzellikleri yakalamayı kendime vazife edindim. (Bu durumu fark etmemde grenzgængerin yadsınamaz bir katkısı vardır) O gün bugündür sağda solda gördüğüm güzel şeyleri, aklıma gelen ilginç fikirleri, hayatta ölmeden mutlaka yapmak istediğim atraksiyonları falan yazma ihtiyacı duyuyorum. En silik mürekkep bile en keskin hafızadan iyi olduğundan (zannedersem bi Çin özdeyişi) bütün bunları yazmam gerekiyordu. Böylelikle hedeflerim iyice somutlaşacak, üzerlerinde çalışmam ve düşünmem kolaylaşacak hatta bazıların ne kadar gerçekten istediğimi -hatta belki de zamanla artık istemediğimi-irdeleme fırsatı yakalayabilecektim. Bugün işte bunu başardım! Artık saçmasapan şeyler çiziktirdiğim bir defterim var!
Sona yaklaşırken yukarıdaki fotoğrafı tanıtmak isterim. Fotoğrafta; geçtiğimiz yıl noelde Berlin Alexanderplatz'da fakültenin yılbaşı kutlaması sonrasında trene binmeye giderken fotoğraflama imkanı bulduğum bir dükkanın vitrini görülmekte. Renki şeyler çok seviyorum, bu vitrindeki Bong'ları da hemencecik bir fotoğraf karesine sığdırıverdim.....(çok da güzel olmuş he) İyi geceler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder