benim bu aralar ya psikolojik sorunlarım var ya da yaşlanıyorum. izlediğim her duygusal filmden sonra hüngür şakır ağlamamın sebebini bunlardan biri gibi geliyor. (yalnızlık değildir canım , yok yok)
The Notebook'u dün gece izleyip bir güzel şöyle hıçkırarak ağlayıp yattım, sabah kalktığımda Guinness'ten gözlemci çağırmış olsaydım "dünyanın en şiş gözlerle uyanan kişisi" rekoru ile kitapta yerimi almıştım kesin.
filmde onyedi yaşında zengin bir ailenin kızı olan Allie ile ona deliler gibi vurulup aşkını kazanmaya çalışan taşralı çocuğun hikayesini izliyoruz. yönetmen sınıf ayrılığının aşk üzerindeki etkilerini işleyedursun, biz arka planda bu harika aşk hikayesinin tadını çıkarıyoruz. filmin sonunu filmin ortalarında öğreniyoruz ama bu hiç de rahatsız edici olmuyor zira film bize aslında ikincil bir sonu merak ettiriyor.
son sahnesine değin incelikle işlenmiş bir baş yapıt. mutlaka izleyin derim. erkeklerin de sıkılmadan izleyeceği bir film olduğunu düşünüyorum. Allie rolünü canlandıran Rachel McAdams film çekilirken yirmi yedi yaşındaymış ama bence on yedilik esaskız rolünün altından başarıyla kalkmış, hatta oyunculuk kariyerinin zirvesi bence bu filmdir. erkek olsam ben o şahane gülümsemesine aşık olurdum.
Bende cok aglamistim izledigimde :( yani yalniz degilsin uzulme :)
YanıtlaSiliçim biraz rahatladı :)
YanıtlaSil