ofisimizde gelenektir, doğumgünü çocuğu için 2 büyük pasta kesilir. ben çok büyük bir pasta fanatiği değilimdir ama krokanlıyı severim. şansıma -çayları ile günümüzü neşelendiren- cüneyt ile zevklerimiz aynı olduğundan pastalarım krokanlıydı... ama aslında gün daha farklı başlamıştı...(öyle çok heyecanlı şeyler anlatmayacağım, sıkılanlar olursa okumayı burada bırakabilir :)
sabah ofise geldim, bir de baktım benim masada bir hediye pakedi... "kim getirdi? nedir?" diye ortalıkta dolanıyorum, en sevdiğim arkadaşım "şenol'u biraz önce buradan uzaklaşırken gördüm" dedi... şenol da oldukça yakın çalıştığım (hatta en yakın çalıştığım) iş arkadaşımdır. aynı alt parçanın o seri planlamacısı, ben ise numune planlamacısıyım. ilerleyen dakikalarda şenol ofise geldi ve kendisine teşekkürlerimi ilettim. bana kahve dünyasından eksikliğini eve gelip de kendime okkalı bir kahve yaptıktan sonra fark ettiğim çok güzel bir french pres almış... yanında da tchibo'dan 3 farklı aromada kahve... canım kibar arkadaşım!
akşamüstüne doğru diğer fabrikaya geçmem gerekti, gitmeden milletin nabzını yokluyorum, mentoruma: "sevil ya, benim kutlama davetiyesini saat kaça atmışlar? ben diğer fabrikaya gideceğim... söylesene çaktırmadan" dedimse de, "üzgünüm ama kutlama falan yok, davetiye gelmedi" dedi sevil. millete soran gözlerle bakıyorum ama ses seda yok... ben de ortaya "saat 16 gibi dönerim, karşıda toplantım var" deyip çıkıp gittim...
karşı fabrikaya gittim, moralim bozuk tabi... "ya bana ofiste pasta kesmediler" modundayım... o esnada canım arkadaşım cengiz iki arada bir derede halime üzülüp bana pasta organize etmesin mi...! efendim böylelikle birinci pastamı kesmiş ve yemiş olduk... çok da lezzetli idi :) frambuazlı kısmından yedim mis :)
derken telefon geldi kendi ofisimden, gel hadi dediler :) gittim ki alt ofis, üst ofis toplaşılmış... kutlamalar, "kaç yaşına girdin?" şakaları. pastaları kestik yedik..."ne diliyorsun?" diye sordular, hemen karşımda departman müdürü olduğundan pek tabii "bu seneki üretim adetlerini tutturmak, takım ve sarf maliyetlerinde hedefin altında kalmak tabi ki!" dedim :)
akşam artık çıkmak üzereyim, telefon çaldı kargo geldi dediler.. "ne oluyor ülen?" diye bir gittim, en yakın arkadaşlarımdan aslıcığım bana çiçeksepetinden artık adı her ne ise ondan göndermiş.. ofis ofis gezip dağıttım, mideye indirdik onu da ama artık benim mide fesadının eşiğinde... neyse kalan işleri de tamamlayıp çıktım fabrikadan... ofis kankam eser bugün hasta olduğundan işe gelemedi, biz de iş çıkışı programı başka bir zamana erteledik... hal böyle olunda ben de alışveriş merkezine gidip -bu bir makyaj blogu olmadığından dolayı burada fotoğrafını paylaşmamakta olduğum- birkaç makyaj malzemesi ve gözaltı bakım kremi türevi ile kendimi şımarttım ve hayatımdaki tüm güzellikler için Allah'a şükrettim!
aşağıda bugünümün özeti bir kolaj ve facebook'ta paylaştığım teşekkür yazısını görebilirsiniz...
bugün beni arayan, soran, hediyeler ve sürprizler ile beni mutlu etmeye çalışan tüm arkadaşlarım... sanırım insan yaş aldıkça daha bir hassaslaşıyor, daha bir düşkün oluyor sevdiklerine. zira dostların sayısı yıllar ile ters orantılı olarak değişiyor...
yaşlanan bünye bir mesajla dahi olsa hatırlanmak istiyor...
bana kendimi yalnız hissettiğim şu günlerde; sevildiğimi ve bir sürü dostum olduğunu yeniden hatırlattınız...
hayatıma anlam katan dostlarım...hepinizi çok seviyorum. iyi ki varsınız. çok teşekkür ederim...